1- Sâzende’ye, melodik, armonik veya ritmik herhangi bir kısıtlama koymaksızın, kendini en özgür biçimde ifâde etme, ayrıca elindeki enstrumanı en geniş imkânlarla kullanma şansı verir…
2- Sâzende’ye bir kompozisyon çizme şansı verir…
3- Bunu yaparken sâzendenin kendi kuracağı konsept içinde, müzikal donanımını, tekniğini, hayal gücünü ve nereye kadar değişikliğe veya sürprize yatkın olduğunu sergileme şansı verir…
4- Beste dediğimiz şeyin, ilk ortaya çıktığı anda bir ’emprovize’ olduğunu kabul etmek zorundayız. Serbest çaldığımızda bile, o ezginin bir melodik ve ritmik açıklamasının olduğu ortadadır. Beste sadece, iz bırakan ve tekrar edilme arzusu doğuran emprovizenin, ölçü içine sokulmuş halidir. Yâni bestecinin bestecilik gücü, aslında onun emprovize gücüdür…
5- Emprovize arzusu, var olanla yetinmeyip ve hâttâ itiraz edip, daha iyisini arama arzusundan doğan devrimci ve protest bir tavırdır.
6- Emprovize erbâbı, gözünü hiç keşfedilmemiş başka denizlere ve anakaralara dikmiş bir kâşif gibi, o anki iç dünyasının onu sürükleyeceği fırtınalara teslim eder kendini, bu anlamıyla teslimiyetçidir de…
7- Ritmik eserlerin duygusal yapısı çoğunlukla bellidir.
Ya romantik, ya coşkuludur. Ancak emprovize içinde duygusal değişiklik daha sık çıkar ortaya. Hâttâ bu onun olmazsa olmazıdır. Dram içinde kudret, hüzün içinde umut, ve nereye varacağını çalanın bile bilmediği, bu serüvenin bir sonraki adımını merak?..
8- Emprovize yapan kişi çizdiği kompozisyonun duygusunu veya bütünlüğünü bozmamak ve saçmalamamak adına da, anlamlı olmak zorundadır. Bu da ona farkındalık gücü, ciddiyet ve disiplin sağlar….